Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Arapça'da soru cümleleri nasıl ögelerine ayrılır?

Cevap: İki örnek cümle yazalım:   1.  مَا اسمك؟ (Adın nedir?) 2.  من مريض؟ (Kim hastadır?)   Sorulan soruya göre alınacak cevabın niteliği neyse soru kelimelerinin ve cümlelerinin ögelerine ayrılmaları da ona göre yapılır. Mesela 1. cümlede مَا اسمك؟   sorusuna cevaben اسمي مُحَمَّد (Adım Muhammed'dir.) denilecektir. Burada Muhammed haberdir, اسمي ifadesi de mübtedadır. Öylese soruda da Muhammed'e karşılık gelen مَا haberdir. اسم de mübtedadır.   İkinci cümledeki soruya cevaben انا مريض (Ben hastayım.) denilse, bu cümledeki انا mübteda olduğuna göre sorudaki من de mübtedadır. Dolayısıyla مريض de haberdir.   Özetle verilecek cevap cümlesinin harekelerine bakılarak, soru cümlesinin harekelerini tespit edebiliriz.

Memlik Köyü ve Abalı Baba Türbesi

Resim
Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar ulaşmış bir erenler ordusuyla çepeçevreyiz. Çoğunun başında bir dikili taşı yok, bazısının ziyaretçileri kapılarında kuyruk oluyorlar. Öyle ya da böyle olsun, Cenab-ı Hakk'ın insanlara rahmetinin bir nişanesi de bu erenler. Yöresinin halkına ışık tutmuş her biri. Aslında günümüzdeki gibi her iki yönde de her türlü enformasyonu sağlayan yayın organlarının var olmadığı asırlarda insanların irfana aç dimağlarını Allah bilgisi ile doyuran bu gibi erenlerin gördüğü görev çok daha önemli olmuştur herhalde. Abalı Baba Türbesi'nin aşağıdan girişi Halkın avamının o türbelerden çok şeyler bekleyen anlayışları çoğu kez bu parlak güzelliği gölgeliyor. Sanki uzun süre kabir ziyaretlerinden men edilmiş bir ümmet değiliz. Putperestlik artığı olan fikirlerin temizlenmesi uzun zaman alıyor, tevhidin ışığının kafalardaki tüm putları devirmesi aynı zamanda bir inşa anlamına geliyor. Kafalarda dikilen putlar tahribin, onların tahribi de dimağların inşasının

Yönler

Resim

Onun planları daha hayırlı!

Resim

Hiç olmazsa Engels kadar Arapça ve Farsça'ya alâka göstersek...

Resim

Günahın karanlığı, ilmin aydınlığına geçit vermez...

Resim

Cem’i müzekker sâlim’in yâ-i mütekellime izafesi

Soru: Cem’i müzekker sâlim’in (salim erkek çoğul) sonundaki nûn, bir şeye muzaf olduğunda düşer. Peki yâ-i mütekellim’e müzaf olduğunda ne olur? Mesela “hocalarım” sözünü nasıl söyleriz? Cevap:   Adım adım söyleyelim: “Hocalar” = مُدَرِّسُونَ , أَنَا ’ ye izafe edildiğinde sonundaki nun düşer:   مُدَرِّسُو +يَ 1.      Yâ harfinin etkisiyle vav, yâ’ya dönüşür. Böylece iki tane yâ olur: مُدَرِّسِي+يَ 2.      Ayrıca sin harfinin harekesi de bu etkiyle kesra (esre)’ye dönüşür. Yâ harfi şeddeli hale gelir: مُدَرِّسِيَّ 3.      Bu son şekil her türlü i’rabda değişmeden kalır: جَاءَ مُدَرِّسِيَّ رَأَيْتُ مُدَرِّسِيَّ قُلتُ لِمُدَرِّسِيَّ

İsm-i menkûsun mütekellime izafeti

Soru:   قاضٍ kelimesi hakim, yargıç anlamına geliyor. Mesela benim hakimim, yargıcım demek istesek, merfû', mecrûr, ve mensûb olarak şöyle mi demek gerekir: هو قَاضِيْنِى رأيتُ قَاضِيَنِى هو مِنْ قَاضِيْنِى Cevap: Nun-ı Vikaye (koruma nun'u) yalnızca fiillerde kullanılır, isimlerde kullanılmaz. "Benim hakimim" demek için : قاضِيَّ demek gerekir ve bu merfû', mensûb ve mecrûr durumlar için değişmez: هو قَاضِي + ي = هو قاضِيَّ رأيتُ قَاضِيَ + ي = رأيتُ قاضِيَّ هو مِنْ قَاضِي + ي = هو مِنْ قاضِيَّ (Dr. Abdurrahim tarafından cevaplandı.)

Es-selâmu Aleyküm

Soru: السلام عليكم (es-selâmu aleyküm) ifadesinde, sondaki كم (küm) bunun çoğul erkeklere bir hitap olduğunu gösterir. Öyleyse niçin tek kişiye de selam versek aynı selamı veriyoruz? Mesela bir erkeğe selam verirken عليك (aleyke) dememiz gerekmez mi?   Cevap: Bu genelleşmiş bir ifadedir. Kişi sayısına bakılmaksızın böyle hitap etmek ve böylece karşılık almak genel uygulamadır. Ayrıca selam verirken yalnızca karşımızdaki kişiyi değil, o ortamda bulunan ve bizim gözle görmediğimiz ruhani varlıkları da muhatap kabul ederek söyleriz bunu.

Hangi Arapça, Niçin Arapça?

Resim
Arap Lehçeleri kaynak: cs.jhu.edu Bu soru sık sık sorulur. Hacca giden insanlar oralarda kitabi Arapçanın değil, çok daha farklı bir Arapçanın hakim olduğunu söylerler. Kitabi Arapça kullananların alay konusu olduğunu da söyleyenler vardır. Tunus'ta halk arasında bir işte mi çalışacaksınız? Öyleyse size Tunus'un Arapçasını öğrenmeyi salık veririz. Kahire'de ise Kahire'nin Arapçası'nı öğrenmeniz yeğdir. Ama derdiniz halk arasında bir şeyler yapmak değilse, mesela Kur'an-ı Kerîm'i anlamaksa muradınız, fasih Arapça'yı, yani kitabi Arapça'yı tavsiye ederiz size.   Halihazırdaki dünyada yüz milyonlarca insan Arapça konuşmaktadır. Her biri de farklı lehçelerle konuşur. Hatta içlerinde Fransız etkisinde kalmış Tunus, Fas, Cezayir lehçeleri ya da İngiliz etkisinde kalmış Mısır lehçeleri vardır. Yüzyıllar boyu çok özenle korunmuş Arap dili son yüzyılda gördüğü dejenerasyonlarla tanınmaz hale gelmiştir.   Cezayir halkının konuştuğu Arapça'yı kullanarak Sur

Argo ve Uydurma Dil Arasında

Resim

Bir noktanın sukûtu gözü kör eder!

Resim
ebru kaynağı: www.biriz.biz

Bir Alevi Bektaşi İcazetnamesi

Resim
  Türkiye'de Alevi-Sünni meselesi sürekli kaşınan, sürekli birilerinin nemalanmaya çalıştığı bir mesele olagelmiştir. Asırlarca bir arada yaşamış ve halen yaşamaya devam eden toplulukları her iki taraftan ve üçüncü taraflardan birbirine düşürmeye gayret edenlere inat bu bir arada yaşama azmi de yeni hadiselerle her daim yenilenecektir.  Bugün kendi arşivimi karıştırırken, bu aşağıdaki yazıya rastladım. Galiba geçen seneydi, bir arkadaşım, alevi dedeleri sülalesinden gelen bir arkadaşının evinde elden ele aktarılmış, bir adam boyunu geçen tarihi bir vesika bulduğunu söyleyerek bunu günümüz Türkçe'sine çevirip çeviremeyeceğimi sordu. Çok ısrar edince kabul etmiş ve çevirmiştim. Uzun zamandır arşivimde duran ve hiçbir zaman tazeliğini yitirmeyen bir konuya damardan giren bu icazetnameyi olduğu gibi sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. 200 yıllık bir icazetname bu. Bu icazetnameyi okuyan birinin, alevi olsun, sünni olsun, itiraz edebileceği hiçbir şey yok. Tamamen güzelliklerle dolu b