Kayıtlar

Temmuz, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ne Sattığının Farkında Olmak

Resim
Artık her şeyin sahtesini piyasada bulmak mümkün. Sahte bal, sütsüz peynir, etsiz sucuk... Sahte adamlar güzel ambalajlarda dolaşıyor. Hani ambalajına bakıp da meyledebileceğiniz birçok sahte meta var piyasada.  Esnafın da sahteleri var. Genelde hangi birine gitseniz, size ne kadar prensipli çalıştıklarını birinci elden destansı bir şekilde anlatırlar.  Bitirme ödevinin çıktısını almam gerekiyordu. Hep böyle son anlarda, dar zamanlarda insanların başına böyle şeyler gelir, Allah’ın hikmeti! Yazıcımın kartuşu bitti. Etimesgut gibi şöyle böyle gelişmiş bir yerde bulabileceğim ümidiyle kırtasiyeleri dolaşıyordum. Her birisine “Bana HP marka 27 numara kartuş lazım” diyorum. Bazısı satmıyoruz diyor, bazısı eski tekniği kullanıyor, kalmadı diyordu. Girdiğim beşinci ya da altıncı dükkan beni gülmekten yerlere yatırdı. Eleman tam bu yolların adamı. Hani ne versen satarım diyenlerden. Derken yine 27 numara kartuş istediğimi söyledim. Baktım tezgah dolu. Herhalde vardır diye ümitlenirken, adam b

Kök Düşünce

Resim
Çok erken yaşlarda ülke siyasetine alaka duymaya başladım. Kenan Evren yönetime el koyduğunda dört yaşıma geliyordum. Ancak olup biteni birçok ayrıntısıyla hatırlıyorum. Anarşinin ortalığı kasıp kavurduğu günlerde ortalıkta kurşunlar fink atıyordu.  Bir keresinde sokakta ve apartmanın içinde yoğun bağrışmalar duymuştuk. Bir ara kalın sesli bir adamın “Yatın yere!” diye bağırmasıyla evdeki herkes yere yatmıştı. Bense, ancak evdekiler yatarken boylarına erişebilen boyumla, bir müddet bu normal insanların anormal davranışlarına hayret etmiş, daha sonra da onlar gibi yere yatmıştım.  Bir gün annem ve babam süslenip püslenip sokağa çıktılar. Peşlerinden ben de gelmek istedim. Beni almadılar. Çok ı srar edince annem: “Oğlum sen eve git, bizi bekle. Biz anayasaya evet deyip geleceğiz!” demişti. Dayılarımın yaramazlık yaptığımız zaman bizi “Otur lan anarşist!” diye payladıkları yıllarda büyükbabamdan, Makaryos’un kafasındaki bez parçasının, boynuzları sayesinde yukarıda durduğunu öğrenmiştim

Zararlı Harfler

Resim
Gün geçtikçe yeni gündemlerle, yeni meslek gruplarıyla karşılaşıyoruz. Yakın zamana kadar, özel güvenlik, temizlik şirketi, yemek dağıtım şirketi gibi kavramlar bize yabancı iken yavaş yavaş hayatımızın içine kadar sokuldular birer birer. Her şeyi özelleştirelim, hizmetler daha güzel yürüsün diyerek her hizmeti bu özel kuruluşlara gördürür olduk.  Artık gittiğimiz her yerde karşılaştığımız ve çoğu gençlerden olan bu şirketlerde bizim tarafımızda olan olumlu şeyler, karşı tarafta da yaşanıyor mu acaba?  Bu insanlar bu özel şirketlere de torpille giriyorlar. Birbirlerini yiyorlar. Artık torpil memleketimizin bi r nevi ekonomik lokomotifi durumunda. Herhangi birinin tevessülüyle bir işe girmek adiyattan sayılıyor.  Patron diyeceğimiz şirket sahipleri de kendilerini şu kod kelimeleriyle tanıtıyorlar: “Aşiret”, “Ağa”, “Mafya”. Bazısı utanç vermesi gereken bu lafların çoğu günümüzde övünç vesilesi durumunda. Eskiden “biz şerefliyiz”, “biz cömertiz” diye övünülürken şimdi “biz mafyayız”, “biz

Ölümün Rengi

Resim
Türk dizilerinden birini izliyorum. Mezarlıkta bir kadın var. Üzerinde siyah bir takım elbise, başında siyah bir şapka, bir de yüzünü gölgelesin diye şapkanın üstünden sarkıtılmış siyah bir tül. Tülün altında parlayan siyah bir gözlük de manzarayı tamamlıyor. Bu sahneyi ben de sizin gibi en az yüz defa gördüm. Önce yabancı yapımlarda, sonra da yerli yapımlarda. Bu bir mezarlık kostümü. Mağazalarda da muhtemelen bu adla sorsanız size aynından verirler. Folklorik bir temanın insanların iç dünyasında çağrıştırdığı renk, o folklorik temanın tüm unsurlarına tavır ve renk veriyor. Bu temaya verdiği renk ise siyah. Bütün ışıkları yutan ve kendisinden ışık gelmediği için siyah diye algıladığımız siyah.   Zengin ve görkemli bir yaşamdan sonra dünyadan ahrete intikal eden insanlar, çevrelerinde çok büyük bir volkan etkisi yapıyor. Özellikle kalanların içlerinde h uzursuzluk ve şaşkınlık etkisi bırakıyor. Sembol hafızalarında kara delik gibi tüm saadetleri yutan bir imaj saklı ölüm için. Kafalard

Yazabilmek

Resim
Yazabilmek, her ne kadar yazının bulunuşu ile başlıyor denilse de herhalde bu, yazılı tarihin bindiği dalı kesen bir iddiası olsa gerek. Öyle bir tarih ki kendini yazıya borçlu. Yazının getirdiklerinden sonra kendine mecra bulmuş bir tarih. Ancak düşünce tarihi ilk insanın dünyaya ayak bastığı andan itibaren başlıyor ve bunda fikir ayrılığı yok. Yazabilmek de yolu düşünebilmekten geçen bir mevki şüphesiz.   İnanışımız Hazret-i Adem’in işlerinin birtakım suhuf ile düzene koyulduğundan bahsediyor ki, yazabilmenin tarihini biraz daha geriye atmamızın gereğini bizlere fısıldıyor.   Yazabilmek aynı müzik kulağı gibi doğuştan gelen bir hassedir. Düşünmek, sonra bunu ifade edebilecek bir dil aşinalığına sahip olmak, bunun ilk şartı. Nice insanlar tanırım ki çok güzel düşünür ve düşüncelerini hayata tatbik ettikçe insanlar onlarla tanış olur. Ancak sözle ifadeden yoksundurlar ve bu gibi kişileri ancak fiilleriyle anlamak mümkün olur.   Anadolu tasavvuf kültürünün yerleşik birçok deyişine kayna

Yolda Boş Vakit Geçirmek mi?

Resim
Yollarda geçiyor ömrümüz. Siz de benim gibi büyük şehirlerde oturuyorsanız, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Hele de eviniz iş yerinize ya da okulunuza uzaktaysa, oldukça hatırı sayılır bir vaktiniz yolda geçecek demektir. Yolda geçen ve ölü sayılabilecek bu vakti nasıl değerlendiriyorsunuz?   Ben şahsen bu vaktin değerli olduğunu ve boş geçirilmemesi gerektiğini, yatılılıktan gündüzlülüğe geçtiğim için yolculuklarımın arttığı Ortaokul üçüncü sınıf yıllarında farkettim. Hadi yeni neslin  anlayacağı şekilde söyleyelim; sekizinci sınıfta. O zamanlar küçük cep kitapçıkları favorimdi. Onları üstelik de yanımda benimle serviste gelen arkadaşlarımla paylaşırdım. Bu kitaplar ceketimin iç cebinde olur ve her fırsatta rahatça yerinden çıkarılırdı.   Daha sonraki yıllarda üniversiteye hazırlık aşamasında bu küçük kitapçıkların yerini test kitapları aldı. İlk zamanlarda, birçoğunuzun da maruz kalmış olabileceği gibi, bu kitapları hareketli bir araçta okumak bende mide bulantısı yapıyordu.